Wu-sun'lar
Wu-sun'lar, Hun İmparatorluğu döneminde Orta Asya'da varlığını sürdüren
en önemli boylardan biri idi. Wu-sun'ların tarihi de asırlarca devam etmiş
ve Hun siyasi tarihiyle iç içe gelişmiştir.
Çin kaynakları Wu-sun'ların başlangıcı sırasında efsanevi bir hikaye anlatmaktadır.
'' Bendeniz, Hunların arasında bulunurken, Wu-sun kralının adı K'un-mo idi.
Babasının, hunların batısında küçük bir devleti vardı.
Hunlar onlara Hücum ettiler ve onun babasını öldürdüler [52].
Küçük olan kralın oğlu T'un-mo'yu ise öldürmeyip canlı olarak otların içine attılar.
Kara bir kuş (karga) çocuğun üzerine doğru uçtu ve ona et verdi.
(Sonra da) dişi bir kurt geldi ve çocuğu emzirdi.
Hun hükümdarı buna şaştı ve onun Tanrı tarafından kutsanmış olduğunu düşündü.
Onu otlar arasından aldırdı ve büyüdükten sonra ordusunda komutan yaptı.
(Hun
ordusunda) çok defalar başarı gösterdi. Bunun üzerine Hun hükümdarı
K'un-mo'ya kendi babasının halkını idaresini yeniden verdi.
Wu-sun
kralı K'un-mo kendi halkını topladı ve geliştirdi. Komşu küçük kentlere
hücum edip aldı. Birkaç on bin kişilik okçu askeri oldu Savaşlarda
tecrübe kazandı. Hun hükümdarı öldükten sonra K'un-mo halkını geri
çekerek Hunlardan uzaklara gitti.
Kendisini kral olarak tahta çıkardı [53].
Bundan sonra artık Hun sarayındaki kurultaya artık gitmedi.
Bunun üzerine Hunlar atlı birlikler göndererek hücum ettiler; fakat, yenemediler.
(Hunlar
Wu-sun kralını) bir Tanrının gücünün tuttuğunu ve kendilerinden
uzaklaştırdığını sandılar. Bunun için yine onu Hun idaresine girmiş
saydılar.
Daha sonra büyük bir akında bulunmadılar [54].
Çinli
elçi Chang Ch'ien'in bildirdiğine göre: ''Ben Hunlar arasında
bulunurken Wu-sun kralının adının K'un-mo olduğunu duydum. Wu-sun kralı
K'un-mo'nun babası Nan-tou-mi, başlangıçta Ch'i-lien ile Tun-huang
arasında Yüe-chih'lar ile birlikte oturuyorlardı.
Yüe-chih'lar onlara hücum ettiler.
Nan-tou-mi'yi öldürdüler.Böylece onların yerini ele geçirdiler.
Bunun üzerine onların halkı da Hunlara kaçtılar.
Wu-sun kralının oğlu henüz doğmuştu. Oğlanın hocası Pu-chiou Yabgu
çocuğu kolları arasına alarak kaçtı ve çalıların içine koydu.
Onu beslemek için yiyecek aramaya gitti.
Döndüğünde çocuğu bir dişi kurdun emzirdiğini gördü.
Gagasında et parçası tutan bir kara kuş (karga) da
çocuğun çevresinde dolanıp duruyordu. Yabgu bunu görünce çocuğun kutlu olduğunu anladı. Onu alarak hükümdarın yanına gitti.
Hun hükümdarı onu görünce çok sevdi ağırladı ve büyüttü.
Yüe-chih'ların
öldürdüğü Wu-sun kralının oğlu yetişkin olunca, Hun hükümdarı babasının
halkını ona verdi. Orduya general yaptı. Birkaç da başarı kazandı.
Bu sırada K'un-mo güçlenmişti. Kendi babasını öldüren Yüe-chih'lardan öç almak için
Hun
hükümdarından izin istedi. Batıya doğru gitti ve Yüe-chih'lara hücum
ederek onları yendi. Yüe-chih'lar batıya doğru yeniden göç ettiler.
Toharistan'a gittiler. K'un-mo da kendi halkını topladı ve orada oturup
kaldı. Ordusu ve savaş gücü gittikçe çoğaldı.
Hun hükümdarı
ölünce Hunların sarayına yeniden ziyerette bulunmak ve Hunlara hizmet
etmek istemedi. Hunlar da Wu-sun kralında Tanrı'nın bir gücü bulunduğuna
inanarak ondan uzak durmaya çalıştılar [55].
Wu-sun'lar çok güçlü ve zengin bir devlet oldular. Daha önceleri Hunlara bağlı idiler.
Sonra
ise gelişerek büyüdüler. Komşularını idareleri altına aldılar. Bundan
sonra da Hun sarayında yapılan kurultaya artık gitmek istemediler.
Doğularında
Hunlar, kuzey batılarında K'ang-chü krallığı, batılarında Fergana
(Ta-yüan) vardır. Güneyde ise surlarla çevrili şehir devletleri ile
komşudurlar.
Bundan sonra Wu-sun kralı K'un-mo, Yüe-chih'lara hücum etti ve yendi.
Büyük Yüe-chih'lar da batıya göç ettiler. Toharistan'ı idareleri altına aldılar.
Wu-sun kralı K'un-mo da Yüe-chih'ların boşalttıkları yerlere oturdu [56].
Her
ne kadar Wu-sun'ların ilk yurtları olarak Çin'in kuzey batısındaki
Kansu bölgesi gösterilse de aslında daha sonraki gelişmelerden asıl
yurtlarının
İli Irmağı-Tanrı Dağları havalisinin belirtilmesi
gerekmektedir. Fakat, buradan Turfan'ın kuzeyinden Kansu'ya ulaştıkları
sık sık orada bulundukları sonucu ortaya çıkmaktadır.
Zaten Yüe-chih'lara yenildikten sonra aynı bölgeye gönderileceklerdir [57].
Büyük
ihtimalle Hunların ortaya çıktığı daha doğrusu Hun İmparatorluğunun
kuruluşu sırasında Orta Asya'da Tung-hu'lar, Yüe-chih'larla birlikte
Wu-sun'lar da vardı
ve bağımsız olarak yaşıyorlardı [58].
Diğer taraftan Wu-sun'ların Ting-ling'ler gibi
boy gruplarıyla savaşmadan Mo-tun'a itaat etmeleri enteresandır.
Bu iki siyasi kuruluş arasında etnik bakımından yakınlığın olduğunu göstermektedir.
Wu-sun'ların bilinen ilk hükümdarı Nan-tuo-mi'dir. O büyük ihtimalle
Yüe-chih'lar tarafından mağlup edilince yaşadıkları Kansu (Tun-huang ile Ch'i-lien arasında)'yu
terk ederek Tanrı Dağları mıntıkasına geldiler. Yeni yerleştikleri bölgelerde
Büyük Hun İmparatorluğuna bağlandığı söylenebilir.
Na-tou-mi'nin
oğlu Le-chiao-mi yani K'un-mo doğdu. Babası öldüğü için onun küçük
amcası Pu-chiou Hsi-huo, onu alarak Hunlara tabi oldu. Hun hükümdarı onu
kendi evladı gibi görüp korudu. Büyüdüğünde onun emrine idaresi için
asker verdi ve bundan sonra K'un-mo iyi kumandanlığıyla şöhretini
artırdı.
Bu arada Mo-tun, Yüe-chih'ları dağıttıktan sonra onlar Fergana'ya doğru
Batı Türkistan'a göç etmişlerdi [59].
Bundan sonra Hun hükümdarı Lao-shang (M.Ö. 174-161), K'un-mo'ya
yardım
ederek, daha batıdaki Yüe-chih'lara ağır bir darbe vurulmasını sağladı.
Yüe-chih'ların reisi savaş meydanında öldürüldüğü gibi
geride kalanları daha da batıya göç etmek zorunda kaldı.
İşte, bundan sonra Wu-sun'lar,
İli Irmağının yukarlarına yerleşmeye başladılar.
Başkentleri Ch'i-ku (Doğu Türkistan'da Wen-su ilçesinin
batı sınırındaki Na-lun Irmağının yukarı ağzında) kalesinde idi.
Böylece
K'un-mo'nun kuvveti günden güne artarak büyüdü. Lao-shang Shan-yü
öldükten sonra Hunlardan bağımsızlığını koparmaya başladı [60].
Bu arada batıya göçen Yüe-chih'ların bazıları ve Sai'ların
bazı kalıntılarının Wu-sun'ların arasında kaldığı vurgulanmıştır [61].
bu arada delinen Hunların Hun-ya prensliğinin yeri Wu-sun'ların toprakları olmalıdır [62].
M.Ö. 121 yılı dolaylarında Chang Ch'ien, imparatoruna sunduğu raporunda
''Şimdi Hun Shan-yü'sü Han imparatoruna zorluklar çıkardı.
Wu-sun kralı K'un-mo boş duruyor.
Bu halde Wu-sun'lara ciddi niyetle çok hediye vererek,
onları doğudaki eski yerlerine göç için ikna edip, imparatorun kızını onlara verelim,
ağabey kardeş ilişkisi kuralım, böylece onların (Hunların) kanadını çökertiriz'' dedi.
İmparator
Wu-ti, Chang Ch'ien'in tavsiyesini kabul etti. Onun idaresine üç yüz
adamı verip, her birine iki at, sığır ve koyundan on binlerce, bir
milyondan fazla altın, kağıt, kumaş ve başka eşyalarla Wu-sun'lara
göndererek,
onları eski yerlerine hücuma ikna ederek, Hunları yenmekle vazifelendirdi [63].
Bu konu ile ilgili ayrıca ''Şimdi yeni Ch'an-yü, Han'a zorluk çıkarıyor.
Bu yüzden Hun-ya toprakları boş insansız. Yabancılar, Çin'in mallarına göz diktiler.
Şimdi Wu-sun'lara derin hürmet ve hediyeler göndererek,
onları
doğuya ilerlemeye çağıralım, Hun-ya topraklarında oturmaları için. Han
ile kardeş olurlarsa onların sağ kolunu keseriz. Onların batısındaki
Ta-hsia'lar da gelip Çin'e vassal olurlar'' diye kayıt bulunmaktadır
[64].
Chang Ch'ien, Wu-sun'ların yanına vardığında, K'un-mo,
Çin elçilerini Ch'an-yü'nün yaptığı gibi seromonilerle karşıladı. Ch'ang Ch'ien çok kızırak,
onun
Çin mallarına düşkünlüğünü bildiğinden dedi ki: ''Göğün oğlunun
hediyeleri geldi, kral Çin kurallarına göre selamlanmazsa hediyeler geri
gider''[65].
Bunun üzerine K'un-mo ayağa kalkıp mektubu selamladı. Diğerleri onun gibi yaptılar.
Ch'ang Ch'ien dedi ki: Wu-sun'lar doğudaki Hun-ya topraklarında ikamet edebilir.
Böylece Çinli prenses Wen-chu gelin olarak K'un-mo'nun kadını olacaktır''.
Böylece
Çinlilerle Wusun'lar arasında bir anlaşma yapılmasına rağmen Hunlara
karşı bir harekat yapılmadı. Çünkü, Wu-sun ülkesinde karışıklıklar
çıkmıştı. Kralları ihtiyar olduğu ve uzun zaman Hunlara bağlı
kaldıkları, onlara yakın Çin'e uzak oldukları için
Hunlara karşı her
hangi bir askeri teşebbüste bulunamadılar. Kral ülkesi üzerinde
ağırlığın gösteremediği gibi vezir de Hunlardan korkuyordu. Bu arada
Wu-sun'lar arasında taht mücadelesi baş gösterdi. Ondan fazla oğlu olan
K'un-mo'nun ortanca oğlunun adı Ta-lu idi. Bu oğul cesur, yiğit bir kişi
olup halkını mükemmel idare ediyordu.
On bin süvariyi alıp başka bir yerde oturmaya başladı.
Bu arada onun Ts'en-chü adlı ağabeyi veliaht olmuştu.
Adı geçen veliaht ölüm döşeğinde babası K'un-mo'ya kendisinin veliaht olmasını,
çünkü insanların ona emirsiz itaat edeceğini söylemiş; babası da kabul etmişti.
Bunun üzerine veliaht olamayan Ta-lu henüz babası ölmeden Ts'en-chü'ye
ve babası K'un-mo'ya saldırmak istedi.
K'un-mo, Ta-lu'nun kendisinin veliaht tayin ettiği oğlunu öldürmesinden korkuyordu.
Dolayısıyla
Ts'en--chü'ye on binden fazla süvari vererek başka yerde ikamet
ettirdi. Kendisi de yanına on binden fazla süvari almıştı. Diğer
taraftan Batı Türkistan'ın bütün küçük şehir devletçikleri Çin ile
diplomatik ilişki kurunca Wu-sun'lar da
Chang Ch'ien ile onlarca elçi ile onlarca at gönderdiler.
Çin ülkesine gelen Wu-sun elçileri onun zenginliğini, halkın refahını görünce
geri döndüklerinde kendi ülkelerinde anlattılar.
Bu yüzden Wu-sun ülkesinde Çin'deki Han hanedanına önem verilmeye başlandı [66].
Chang Ch'ien döndükten sonra Hunlar,
Han hanedanının Wu-sun'larla ilişki kurduğunu duydular. Çok kızdılar saldıracaklardı.
Bu sebepten çok korkan Wu-sun'lar Çin'e ardı ardına elçiler yollayıp at sunarak,
evlilik yolu ile akraba lık kurmak istediklerini bildirdiler.
Göğün oğlu bütün vezirler arasında müzakere açarak durumu değerlendirmelerini istedi.
Hepsi dedi ki: ''Önce çeyiz alalım, sonra kız gönderelim''.
Başlangıçta Çin imparatoru dedi ki: kutsal atlar kuzey batıdan gelir,
Wu-sun'ların atlarını elde etmek güzel onlara Gök Atı deniyor.
Fergana'nın
kan terleyen atlarına sahip olmak, Wu-sun atlarını adını Hsi-chi (Uzak
Batı), Fergana'nın atlarını Gök Atları olarak değiştirelim''[67].
Neticede M.Ö. 115 yılında Wu-sun'ların yanına varan Çinli elçi
Chang Ch'ien, onları doğu yönünde Hunlara karşı savaşa ikna edemediyse de
aradaki ilişkilerin gelişmesini sağladı. K'un-mo, bunlara da değer verdiğni göstererek, Hsi-chün Prensesi
kendine sağ kanat kadını olarak aldı. Bu hadise Hunlar tarafından duyulunca,
onlar da bir prenseslerini K'un-mo'ya gelin olarak verdiler.
Onu da kabul eden K'un-mo, sol kanat kanadını tayin etti [68].
İmparator, Wu-sun'lara elçi göndererek, Fergana'ya hücum etmelerini istedi.
Wu-sun'lar iki bin süvari ile harekete geçip
destek vermeye çalıştılarsa da savaşa gelemediler [69].
Eski Türklere göre sol kanat yani doğu taraf sağ yani batıdan hiyerarşik açıdan üstündü.
Wu-sun'ların Hun prensesini Çinli prensesten üstün tutmalarının sebebi
Hunların eskiden beri ve hala onların nazarında önemli yerleri olduğunu göstermektedir.
Çinli prenses Hsi-chün'ün hizmetine bir saray verilip
yüz
hizmetçi tahsis edildi. Çinliler, ayrıca K'un-mo'nun yanındaki adamlara
yani ileri gelen yöneticilere paralar, kağıt ve kumaşlar sunuldu.
Bundan sonra İmparator Wu,
sürekli elçilerle ipekli ve sair kumaşlardan göndermeye devam etti.
Bu şekilde Çin kültürü Wu-sun'ların arasında yerleşmeye başlamıştı.
göndermeye başlamıştı. K'un-mo ihtiyar olduğu için Hsi-chün Prensesin kendi torunu ile
evlenmesini vasiyet etti. Aslında Çinli prenses bunu istemiyordu.
Fakat, İmparator Wu,
''ülkenin menfaatleri için fedakarlık etmen gerekir, biz Wu-sun'larla birleşerek
Hunları
yok etmek maksadımızdır'' diye emir gönderince torun Ts'un-chu ile
evlenmek zorunda kaldı ve ondan bir kız çocuğu doğurdu. Adı da Shao-fu
idi.
Böylece kendi siyasi vazifesini tamamlamış oluyordu. Hsi-chün öldükten sonra
Han İmparatoru başka bir prenses olan Chie-you'yu Ts'un-ch'u'ya gönderdi [70].
Ts'un-chu ölünce oğlu Hu-fu-tsu-ni-mi yaşca küçük olduğu için kardeşi
Ta-lu'nun üçüncü oğlu Wen-kuei-mi, Wu-sun'ların tahtına oturdu. Lakabı Semiz idi.
Wu-sun'lardaki geleneğe göre Çinli prenses Chie-you ile evlendi.
Ondan Semiz'in üç oğlu, iki kızı dünyaya geldi.
Büyük oğlunun adı Yüan-kuci-mi idi ki; sonra o büyük K'un-mi oldu.
Ortanca
oğlu Wan-nien' on bin yıl anlamında ) sonradan Yarkent beyi oldu;
üçüncü oğlu Ta-lo (Büyük Mutluluk) sonradan Batı Ulu Kumandan tayin
edildi.
Büyük kızı Ti-shih, Kuca beyi Chiang-pin'in hanımı oldu.
Küçük kızı Su-kuang, sonradan Chou-hu Hsi-huo'yla evlendi [71].
Evlenme
yoluyla tesis edilen akrabalık ilişkileri neticesinde Wu-sun'lar ile
Han hanedanı birbiriyle yakınlaştı. M.Ö. 74 yılında Hunlarla,
Turfanlılar, Wu-sun'lara saldırdı. Ertesi yıl Ch'ih-yen, E-shen'ı aldı,
halkını esir etti.
Bu şekilde Han hanedanı ile Wu-sun'ların arası açılmıştı.
Wu-sun hükümdarı Çin'e mektup göndererek yardım istediğinde İmparator Chao-ti,
iki yüz bin atlı askeri yola çıkardı. Yapılan savaşın sonucunda
Hunlara ağır bir darbe indirildi. Buna rağmen Hun hükümdarı kendi idaresinde
on bin atlı ile Wu-sun'lara akın yaptı.
Fakat, dönüş yolunda fırtınaya (boran) yakalanıp, nüfusunun onda dokuzunu
ve bütün mallarını kaybetti. Bundan faydalanan Wu-sun'lar, Hunlara karşı saldırıya geçti.
Bundan sonra Hunların gücü epey zayıfladı.
Doğudaki Wu-huan'lar ile kuzey ve batıdaki Ting'ling'ler de bağımsızlıklarını ilan ettiler.
Bundan sonra Hunlar, Çin'e yağma yapacak gücü kendilerinde bulamadılar.
Dolayısıyla
Wu-sun'lar kendi bağımsızlıklarını kazandıkları gibi ayrıca
Ting-ling'ler ve Wu-huan gibi boyların da serbest kalmalarına yol açmış
ve nihayet Han hanedanını
Hun akınlarından kurtarmışlardı.
Ayrıca Doğu Türkistan ve onun doğusundaki bölgeler Hunların elinden çıkınca
ipek yolu üzerindeki ticaret Çinlilerin kontrolüne geçmiş bulunuyordu.
Tanrı Dağları etrafındaki Hun hakimiyeti kalınca Turfan ve tarım havalisine
Çin'in siyasi gücü uzanmış oluyordu [72].
Bu başarılarından dolayı olsa gerek M.Ö. 71 yılında Çinliler
Ch'ang Huei adlı bir elçiyi Wu-sun'lara göndermişlerdi [73].
Her ne kadar kuvvetlerini kaybetseler de Hunların,
Tanrı Dağları havalisinden vazgeçmeye niyetleri yoktu. Az önceki ağır yenilgiden sonra
doğu ve batı kanat kumandanlarına on bin asker veren Hun Shan-yü'sü onları Wu-sun
ve diğer batı memleketlerini tekrar bağlamakla görevlendirdi. M.Ö. 64. Yılda
K'un-mi Wen-chu-mi (Semiz), Han imparatoruna mektup yazarak
kendisinin büyük oğlu Yüan-kuei-mi'ye
bir Çinli prenses istedi. Böylece kurulacak akrabalık ilişkileri neticesinde
doğacak olan yakınlaşmada alacağı yardımla Hunların baskısından kurtulacağını bildirdi.
Çeyiz olarak bin at ve bin deve göndermişti.
İmparator Hsüan-ti, daha önce gönderilen Chie-you'nun yeğeni Hsian-fu prensesi
yola çıkardığında gelin heyeti daha sınırlardan çıkmadan Yüan-kuei-mi öldü.
Wu-sun'ların ileri gelen devlet adamları Ts'un-chu'nun oğlu Hu-fu-tzu'yu
K'un-mi olarak tahta çıkardılar. O akıldan noksan olduğu için onu K'uang-wang
(Deli Hükümdar) olarak tahta çıkardılar.
Damadın ölmesi üzerine Prenses Hsian-fu'yu imparator geri aldı.
Bunun üzerine yeni hükümdar eski Chie-you prenses ile evlendi.
Ondan bir oğul doğdu ve adı Ti-mi kondu.
Ancak, hükümdar deli olduğu için bir türlü huzur sağlanamadı.
Hatta Çin elçisinin de olduğu kıl payı kurtulan hükümdar, yaralanmış ve kaçmıştı.
Wen-kuei-mi Hu-fu'nun oğlu Wu-chiou-tu,
deli hükümdarı öldürerek kendisi K'un-mi unvanını aldı ve tahta oturdu.
Durumu kendi menfaatlerine uygun görmeyen Çin imparatoru
bir ordu göndererek onu cezalandırmak istedi.
Bunun üzerine korkarak tahttan feragat eden Wu-chiou-t'u ise Küçük K'un-mi oldu.
Neticede Wu-sun ülkesi Çinliler tarafından ikiye bölünmüş oluyordu.
Büyük K'un-mi kırk bin aile idare edecekti.
M.Ö.
51 yılında yetmiş yaşına gelen Chie-you prenses yanında üç torunu
olduğu halde Çin başkenti Ch'ang-an'a döndü. Aradan iki yıl geçince söz
konusu prenses öldü,
yanında getirdiği torunları onun mezarını korumak için Ch'ang-an'da kaldı [74].
Nihayetinde bu prenses asıl ülkesine dönmüş olsa da onun etkisi Wu-sun'larda
çok uzun süre devam etmiştir. On yıl daha Küçük ve Büyük K'un-mi'likler sürdü
ve Çin ile iyi münasebetlerine hiç bir zarar gelmedi.
Büyük Hun İmparatorluğu tahtına Hou-han-ye oturup,
kardeşi ile anlaşmazlığa düştüğünde,
kardeşi Chih-chi batıya doğru hareket etmişti.
Hou-han-ye'nin Çin ile yakınlaşmasına karşı Chih-chi'nin kendisi de Wu-sun'lara
elçi göndererek yakınlaşmak Hou-han-ye'ye karşı bir ittifak kurmak istedi.
Ancak, Küçük K'un-mi, Chih-chi'ye tabi olmak yerine onun tarafından kendisine
gönderilen elçiyi öldürüp, kesik başını Çin'e yolladı.
Arkasından Chih-chi ile savaştı. K'ang-chü (Semerkand) diğer devletlere karşı
kendisini desteklemesi ve Wu-sun'ları da Semerkand krallığına katmak için,
Hunlar ile Chih-chi'yi çağırdı. Chih-chi, kendilerinden elçiler vasıtası ile
yardım istemelerinden dolayı Semerkand krallığını birkaç defa destekleyerek,
Wu-sun'lara hücum etti. Wu-sun krallığının çok içlerine girdi.
Onların başkenti Kızıl Vadi (Ch'ih-ku)'ya kadar gitti.
Halkın bir kısmını öldürdüğü gibi çoğunu da hayvanlarıyla birlikte alıp getirdi.
Wu-sun'lar, alınan ve yağma edilen sınırları adeta boşaldı.
Bin li'lik (500km) arazi içinde oturan hiç kimse kalmamıştı.
M.Ö. 44'te Chih-chi, Wu-sun'lara büyük bir darbe daha indirmiş,
onların müttefiki Çinliler ise hiçbir şey yapamamıştı [75].
Bu olaylardan sonra Wu-sun'lar Çin ile daha da yakınlaşmıştı.
M.Ö. 5 yılında Wu-sun'ların idarecisi Pi-yüan-ti Hsi-huo kumandasındaki ordular,
Hunların batı sınırlarına girip hayvanlarını mallarını alıp, insanlarını öldürdü.
Karşılığında Hun'lar da asker gönderip, yüz adamlarını öldürüp, binden fazla esir aldı.
Neticede Wu-sun hükümdarı
kendi oğlunu rehine olarak Hunlara göndermek zorunda kaldı.
Bunun
üzerine Çinliler devreye girince rehine oğlan geri verildi. M.Ö. 1
yılında Wu-sun'ların Büyük K'un-mi'si Ch'ang-an'da Çin imparatoruyla
görüştü [76].
Wang Mang devrinin başlangıcına kadar büyük ve küçük K'un-mi'ler,
Çin imparatorlarına elçilerle hediyeler gönderip durdular.
Artık K'un-mo unvanının yerine K'un-mi almış görünmektedir.
Çinliler bütün bunları kendi prensesleri
Chie-you'nun yıllar önce yaptığı faaliyetlere bağladılar.
Batı
Han hanedanı döneminde Wu-sun -- Çin münasebetleri bu kadar sıklıkla
gerçekleşmemiştir. Fakat, Wu-sun'ların Lo-yang'daki hizmetleri devam
etti.
M.S. 80-83 yıllarında Han hanedanının elçisi Pan Ch'ao,
Batı Bölgelerinde ülkesi adına görev yaptı. O Wu-sun'ların yardımını aldı.
Yine Li-Yi-ti, Wu-sun'ların elçilerini alıp, Büyük ve küçük K'un-mi'lerden aşağıdakilere
kumaşlar
bağışlandı. Pan Ch'ao'nun başarı ile uyguladığı siyaset sonucunda
Wu-sun ve Kaşgarlılarla iyi ilişkiler yeniden tesis edilmiş
ve Çin bu bölgede tekrar kuvvetlenme imkanı bulmuştu [77].
M.S. 127 yılında Doğu Han hanedanı batı bölgelerini ele geçirince [78]
bundan sonra Wu-sun ve han hanedanı arasındaki ilişkiler engellendi.
M.S. 133 sıralarında Çin'in Orta Asya üzerindeki hakimiyeti
tamamen zayıfladı [79].
M.S. 177'lerden sonra Hsien-pi'ler liderleri Tan-shih-huai'ın idaresinde Moğolistan
coğrafyasında çok kuvvetlendiklerinde üzerlerine gönderilen Çin ordularını mağlup ettiler.
Arkasından sınırlarını batıya Cungarya'ya kadar genişletip onları mağlup edip,
Wu-sun'larla sınır oldular [80].
Kuzey Wei döneminde Juan-juan'ların akınlarına maruz kalan Wu-sun'lar,
Pamir (Ts'ung-ling) dağlarına göç ederek orada yerleştiler.
437 yılında Tabgaç hükümdarı Tun Wan onlara elçi gönderdi.
938 yılında Wu-sun'lar, elçi gönderen Liao hanedanının imparatoru T'ai-tsu'ya karşı
elçi yolladılar. Bu tarihten azaldıkları için haklarında bilgi alınamamıştır [81].
Kuvvetli zamanlarında Wu-sun'ların sınırları kuzeye ve doğuya doğru epey genişlemişti.
Onların kuzey ve doğusunda Wu-huan ve Ting-ling gibi
kavimlerin adının geçmesi böylesine kendilerine uzak kavimlerle ilişki kurmaları
bunu desteklemektedir. Wu-huan'lar kendi suçlularını, Wu-sun'ların kuzey doğusunda
ve Ting-ling'lerin güney batısında yer alan ırmaklar ile dağların bulunmadığı
ve yılanların kaynaştığı, insanların hayatlarını sürdüremeyeceği
ıssız bir çöle sürerlerdi [82].
Wu-sun'ların esas işi hayvancılık ve avcılık olup tarımla uğraşmazlardı.
Özellikle at yetiştiriciliğinin geliştiği Wu-sun'larda
insan başına dört-beş bin yılkı düşerdi [83].
Keçeden mamül evlerde otururlar, et ve süt ile beslenirlerdi.
Çin kaynaklarının bilgi vermediği ya da ulaşamadığı bölgede yaşayanlar
hakkında farklı bilgiler vardır. Her ne kadar Çin kaynakları Wu-sun'ların kültürü hakkında
bu bilgileri verse de onların yaşadığı.
Yedi Su, Çu ve Talas ırmakları etrafında yapılan arkeolojik kazılarda tarımla uğraştıkları,
yerleşim
yerleri kurdukları açığa çıkmıştır. Özellikle sulama kanallarının
bulunması ve sulu ziraatin yapılması enteresandır [84].
En yüksek makamın K'un-mo'luk olduğu anlaşıyor. Yani hükümdar karşılığı bu unvan idi.
Bununla
birlikte, Ch'ing-chu, hsi-huo, Hsiang, Ta-lu, Ulu kumandan, Bey, Ta-fu,
kumandan, Ti-wei, Ulu Müfettiş, Ulu vali, Shih-chüng Ulu valisi, atlı
asker başı gibi unvanlı devlet adamları vardı. İnsan sayıları 630 bin,
askerlerinin sayısı 188800 olarak bildirilmiştir [85].
Başkentleri Ch'ih-ku-ch'eng olup
Çin başkenti Ch'ang-an'a sekiz bin dokuz yüz li uzaklıktadır.
Adı geçen şehirlerinden doğuya doğru 1 721 li, batıya Semerkand'a doğru ise
beş bin li'lik bir alan vardır.
Toprakları otlu ve düzlüktür, çok yağmur ve kar yağar, dağlarında çok çam ağacı vardır.
Ağaç yetiştirmezler, otlakları ve suları takip ederek hayvanlarını otlatırlar,
gelenekleri Hunlarla aynıdır.
Ülkelerinde çok at olduğu gibi zenginlerinde dört-beş bin at bulunmaktadır.
Halkı kötüdür güvenilmezler, çok yağma akın yaparlar, en sonunda devlet oldular [86].
Yeşil göz ve kırmızı saçları vardır, dış görüntüleri maymuna benzer,
memleketlerine K'un-mo veya K'un-mi denir.
Ziraatten anlamazlar, Hunlar gibi göçebelik ederler.
Çok sayıda atları vardır. 440 yılında memleketleri Juan-juan'lar tarafından yağma edildi.
bunun üzerine Ts'ung-ling'in batı taraflarına çekilip oralarda kaldılar.
437'de Tobalara ilk elçiliği gönderdiler.
Sonradan bu yolda devam ettiler. Al renkte bir çeşit şarapları olup
yağa benzer ve kemiklere güzel koku verir [87].
Böyle
ilginç bilgilerin yanında Çin'in Chao Su eyaletinde bulunan bir Wu-sun
mezarında bulunan demir saban ve ağaç tabutun dışındaki metal izler
onların demir aletleri
kullandığına dair en iyi delillerin mevcut olduğunu söylemek gerekir [88].
Kaynakça
52. HS 61'e göre (s. 2692) Wu-sun kralının babasını Yüe-chih'lar öldürdü.
53. B. Ögel, Büyük Hun İmparatorluğu, I, s. 489.
54.
Shih Chi 123, s. 3168; HS 61, s. 2691-92; B. Ögel, Türk Mitolojisi, I,
Ankara 1993, s.14; aynı müel. Büyük Hun, I, 489; aynı müel., ''Çin
Kaynaklarına Göre Wu-sun'lar ve Siyasi Sınırları Hakkında Bazı
Problemler'',
DTCF (Dil ve Tarih Coğrafya), VI, 4, 1948.
55. HS 61, s. 2691-92.
56. Ögel, Büyük Hun İmparatorluğu, I, s. 491-493.
57. Wu-sun'ların yaşadıkları sahalar ve coğrafi sınırları hakkında bkz. B. Ögel, ''Çin Kaynaklarına Göre Wu-sun'lar ve Siyasi
Sınırları Hakkında Bazı Problemler'', DTCF, VI-4, 1948, s. 259-278; K. Enoki,
''The Yüe-chih- Scythians İdentity: A Hypothesis'', Studia Asiatica, s. 25.
58. McGovern, Early..., s. 117.
59.
SC 123, s. 3161; HS 61, s. 2691; Su Pei-hai, ''Han patşalgı devrindegi
U-sun-dardın köne mekeni Turalı'', Tanım Tarmaqtarı, Almatı 1998, s. 88;
Ögel,
Büyük Hun..., I, s. 491-492; Mcgovern, s. 127; D. Christian, A History of Russia,
Central Asia and Mongolia, Oxford 1998, s. 187.
60. HS 96B, s. 3901; Ling Han, U-sun jane onın Batıs Han Patşalgımen Karım-katınası,
Tanım Tarmaqtan, Almatı 1998, s. 97 ; Ögel, Büyük Hun.., I, s. 489; McGovern,
s. 129, Ögel, Çin Kaynaklarına.., s. 264.
61. HS 96B, s. 3901; Ling Han, s. 98.
62. Ögel, Çin Kaynaklarına.., s. 265, 267.
63. Shih Chi 123, s. 3168; HS 61, s. 2692; McGovern, s. 145.
64. Shih Chi 123, s. 3168; HS 61, s. 2692.
65. Shih Chi 123, s. 3169; HS 96B, s. 3902.
66. Shih Chi 123, s. 3169; HS 96B, s. 3902.
67. Shih Chi 123, s. 3170; HS 96B, s. 3903; A. Onat, ''Çin Türkistan İlişkilerinin Başlangıcı Hakkında Bazı bilgiler'',
Belleten, sayı 211, s. 919.
68. SC 123, s. 3172; HS 96B, s. 3903; Ling Han, s. 101; ayrıca F. Hirth, ''The Story of Chang Kien,
China's Pioneer in Western Asia, ''Journal of American Oriental Society'', vol. 37, 1917, s. 101-102;
M. Özerdim ''Hsi-yü Olarak Çin Türkistan'ının tarihi sınırlanması ve Tarihi Önemi'', s. 212.
69. Shih Chi 123, s. 3178.
70. HS 96B, s. 3903, 3904; Ling Han, s. 102.
71. HS 96B, s. 3904; Ling Han, s. 102.
72. HS 96B, s. 3905; Ling Han aynı yer; McGovern, s. 165, 166, 181.
73. HS 70, s. 3003-3004.
74. HS 96B, s. 3906-3908; Ling Han, s. 105.
75. HS 70; De Groot, I, s. 204; Ögel, Büyük Hun İmparatorluğu, I, 494; Mc Govern,
s. 188, 189.
76. HS 9996B, s. 3908 vd. ; McGovern, s. 202, 206.
77. McGovern, s. 276.
78. Ling Han, s. 106.
79. McGovern, s. 301, 302.
80. McGovern, s. 306.
81. Ayrıca bkz. Ögel, Çin Kaynaklarına..., s. 278.
82. Ögel, Büyük Hun.., I, s. 495.
83. Shih Chi 123, s. 3172.
84. K. A. akişev, ''K Probleme proishojdeniya Nomadizma v Ardnoy zone Drevnego
Kazahstana'', Poiski i roskopki v Kazahstane, Almatı 1972, s. 42-43.
Burada konuyu fazla dağıtmamak için veremediğimiz daha fazla arkeolojik
bilgi için bkz.S. İ. Rudenko, Kultura Naseleniya sentralnogo Altaya v
skifskoe vremya, Mosk. Len., 1960, s. 176-177; Yu. A. Zuev, ''K Voprosu o
vzaimootneşeniyah Usuney i Kantszymi s gunnami i Kitaem'' İzvsAN. Kaz.
SSR. ser. obşestv. Nauk. vıp. 2, 1957;Zuev, K etniçeskoy istorii Usuney,
Truah İİAE AN. Kaz. SSR, Alma Ata 1960, t. 8; N. V. Kyuner, Kitayskie
İzvestiya o narodah
Yujnoy sibiri, Tsentralnoy Azii i Dalnego Vostoka,
Moskova 1961,. s. 74, 78, 92, 117, 120; A. K. Akişev, G. A. Kuşaev,
Drevnyaya Kultura Sakov i Usuney Dolim reki İli,, Almatı 1963;
Qazaqstan Tarihi, Almatı 1996, I, 250-257, 260-264.
85. HS 96B, s. 3901; Ling Han, s. 101.
86. HS 96B, s. 3901.
87. Wei Shu 102, s. 2259-2260, 2267; (Kaynak metinlerinin çoğunda K'un-mo şeklinde yazılmışsa da
bazı metinlerde K'un-mi olarak kaydedilmiştir) W. Eberhard,
Çin'in Şimal Komşuları, s. 104; aynı müel., '' Çin kaynaklarına göre Orta ve Batı Asya Halklarının Medeniyeti,
Türkiyat Mecmuası, VII, VIII, 1942, s. 168-169.
88. Ma Young and Sunyutang, The Western Regions under the Hsiung-nu and the Han'',
History of Civilisation of Central Asia, Paris 1994, s. 233.
Çin
Kaynaklarına Göre Eski Türk Boyları, 2. Baskı (tıpkıbasım), sf: 17-27,
Türk Tarih
Kurumu Yayınları-2013, Prof. Dr. Ahmet Taşağıl