Kao-ch'e Boyları

Kao-ch'e Boyları

Kao-ch'e'ların menşeyi Hunların ataları döneminde adları kaynaklarda geçen Kızıl Ti'
(Ch'ih-ti)'lere dayandırılmaktadır [89].
Bu yüzden onların ilk adlarının Ti-li olduğu da vurgulanmıştır.
Ting-ling'lerin sonraki devirlerdeki nesilleri oldukları açıkça anlaşılan Kao-ch'eların,
dolayısıyla Hun öncesi dönemde Çin'in kuzeyinde yaşayan ve çoğunlukla Türk
boylarının ataları olarak gösterilen Ti'lere bağlanması çok enteresandır.
Bu her şeyden önce onların isimlerinin yaygınlığı ve tarihi perspektif içinde
oynadıkları derin rolleri göstermektedir.
Dillerinin Hunlarla aynı olduğu ifade edilmiş,
yani aynı dili konuştukları bildirilmiştir.

Kao-ch'e'ların kökenini Çin kaynakları, efsanevi devirlere kadar götürmektedir.
Hunların ataları bahsinde çok sık adları geçen Ti'lerin [90] Kızıl Ti gurubunun
onların ataları olduğuna işaret edilir [91].
Daha sonraları Ti--li adıyla anılmışlar ve nihayet pek çok araştırıcı tarafından Ting-ling
boylarının devamı kabul edilmişlerdir [92].
Çinlilerle temasa geçmeden önce kuzeyde yaşarlarken adları Ch'ih-lo idi [93].
Yine kaynakların bildirdiğine göre
onların atası Hunların (hükümdarının) yeğeni idi.
Dilleri Hunların konuştuğu dil ile aynı olup sadece arada küçük bazı farklar vardı [94].

Akhun-Eftalitlerin Kao-ch'e bağlantısı ve menşeyli oluşları Japon alimi Kazuo Enoki
tarafından ileri sürülüp tartışılmıştır [95].

Büyük Hun İmparatorluğunun zayıflayıp çökmesinden sonra
Moğolistan coğrafyasında III. asrın başlarında kurulan Hsien-pi'lerin devleti epey güçlendi.
O vakit Ting-ling'ler yani Yüksek Arabalılar (Kao-ch'e) da adı geçen kavmin
hakimiyetini tanımak zorunda kalmışlardı.
Bu esnada Kao-ch'e'ların bir kısmı, Gobi Çölünün güneyi ve kuzeyinde
avcılık ve hayvancılıkla iştigal ediyorlardı
ve her hangi bir devletleri yoktu.
Akabinde Juan-juan Devleti, tesis edildikten hemen sonra hızla büyümüştü.
Bu devlet V. asrın başında güney batılarındaki Kao-ch'e'ların bölgesini ele geçirdi.
Mağlup olan Kao-ch'e'ların idarecisi Pei-hu-li,
Çin'deki Kuzey Wei Devletine kaçarak kendini kurtarabildi.
Wei hükümdarı Tao-wu-ti,
ona devletinde yüksek bir makam vererek, hizmetine aldı.
Pei-hu-li'nin torunları Kuzey Wei (535-557), Doğu Wei (550-577) ve Kuzey Ch'i
devrine kadar varlıklarını sürdürebildi.

IV. asrın ortalarında birkaç defa Tabgaçlar tarafından mağlup edilen Kao-ch'e'lar,
esas ilk ağır yenilgilerini 389 yılında almışlardı.
On iki yıl sonra Tabgaç'lar bir kez daha onları yendi ve yirmi binden fazla
araba ele geçirdiler.
Bu savaşlar sırasında onların kabile sayısının otuz yedi olduğu bildirilmektedir.
Bundan iki yıl sonra bir kabile daha teslim oldu [96]

Kao-ch'e'ların doğu grubu Juan-juan'lar ile Tabgaçlar arasında hakimiyet
konusunda sürekli el değiştirdiler. Kendi aralarında bir devlet kuramadılar.

Kao-ch'e boyları arasında idareyi elinde tutan Ho-lui kabilesinin zayıflaması
sebebiyle Moğolistan'da mevcut Kao-ch'e siyasi birliği dağılıp gitti.
Bundan sonra onlar Juan-juan'lara göçüp bağlandılar.
Kuzey Wei Devletinin hükümdarı T'ai-wu, Juan-juan'lara üç kez sefer tertip etmiştir.
Bu seferlerin en büyüğü 429 yılında olmuş,
Nisan ayından Temmuza kadar sürmüştü.
Juan-juan'lar ağır yenilgiye uğrayınca onların idaresi altındaki kabileler
kendi bağımsızlıkları için hareketlenmeye başladılar.

Kingan Dağlarından Kuzey moğolistan'a kadar geniş sahada yaşayanlar
Kuzey Wei devletine bağlandılar.
Ayrıca Kuzey Moğolistan'daki Fu-fu-lo kabilesi ile birlikte başka bazı kabileler
batıya doğru harekete geçti. 481 yılına gelindiğinde
batıya gidenlerin Tanrı Dağlarının güney doğu eteklerinde ve Kao-ch'ang'a yerleştiler.
Kao-ch'ang daki küçük devletçik onlar tarafından zaptedilmişti.
Bundan sonra onların kuvvetlendiklerini ve 485-486 yıllarında A-fu-chih-lo
liderliğindeki Fu-fu-lo kabilesi, Altay,
Tanrı dağlarının arasında uzun mücadelelerden sonra Cungarya'da
bağımsız bir devlet kurmayı başardı.

Akhunlar, Cungarya'daki Kao-ch'e devletini yıkınca arta kalanlar,
Juan-juan'lara boyun eğmek mecburiyetinde kaldı.
Söz konusu Kao-ch'e'ların çok sayıda boydan müteşekkil olduğu anlaşılmaktadır.
Ancak aşağıda görüleceği üzere bu boylardan bazıları
kuvvetli oldukları için önemliydi ve ön plana çıkıyorlardı.
Dolayısıyla temayüz eden önemli kabilelerin adları Ti, Yüan-ho,
Hu-lü, Chie-pi, hu-ku, İ-ch'i-chih idi [97].

Bunlardan çoğu Lu-hun (Lukçum) Denizinin kuzey batısına 100 li'den
fazla mesafede olan bir sahaya göç ettiler.
Bu bölgede Çin ile daha yakından ilişki kurmak imkanı bulacaklardı.
Burada sayıları artıp kuvvetlendiler.
Juan-juan'larla düşman oldular.
Ayrıca sürekli Wei ülkesine saldırıda bulundular [98].
Söz konusu bölge Kao-ch'ang yani Turfan'dır.

Kao-ch'e'lar, kuzey doğularında Juan-juan'lar, güney doğularında
Tabgaç Devleti ve güney batılarında Akhunlar tarafından çevrelenmişti.
Dolayısıyla tarihleri o zaman bu büyük üç gücü arasında
varlığını devam ettirebilme mücadelesi şeklinde gelişecektir.
Mühim ve kalabalık kütleleri Turfan civarında oturuyor,
durumuna göre Juan-juan ve Tabgaç Devletleri arasında
bağlılık konusunda tercih ediliyordu.

Tabgaç hükümdarı T'ai-tsu (Wei İmparatoru T'ai-wu M.S. 424-452)
onlar üzerine hücuma kalkan ilk imparatordur.
İmparatorun onlar üzerine bizzat büyük bir ordu ile uzun bir süre sefere çıkması
Kao-ch'e'ların o sırada kuvvetli vaziyette olduklarını göstermektedir.
İlk seferinde Tabgaç imparatoru Jo-lo Suyu'nu geçerek,
batıya doğru Lu-hun Denizine kadar ilerlemiştir.
Orada Savaş arabasını bırakıp bölgenin coğrafi şartlarına uygun şekilde
ata binerek kuzey batı istikametinde yüz liden fazla ilerledi.
Sürpriz bir baskın yaparak onları ağır bir yenilgiye uğrattı.
At, sığır ve keçi gibi hayvanlardan iki yüz binden fazla ele geçirmiş,
niyahet çok sayıda insan yakalamıştı.
Arta kalan Kao-ch'e'ları da Kurt Dağı (Lang Shan)'da büyük bir yenilgiye uğrattı.
Arkasından kuzeyi teftiş etmek maksadıyla generallerini doğu batı olmak
üzere ikiye ayırıp kendisi altı ordu ile orta yoldan ilerledi.
Neticede Chiao-jan Suyu'nun kuzey batısında yaşayan Kao-ch'e
kabilelerini de bozguna uğratıp yakaladı.
Bütün Çin ordularının birleşmesi ayrı halklardan oluşan
otuzdan fazla boyunu yenmişlerdi.
Bundan başka Prens İ, kuzey batıya doğru hücuma kalkıp Gobi Çölü'nün
içinde yüz li daha ilerledi.
Arta kalan yedi kabileyi daha mağlup etti.
Ardı ardına kuvvetli darbelere maruz kalan Kao-ch'e'lar korkup dağılmışlardı.
Daha sonra imparator Niou Ch'uan (dere)'ın güneyine çekilip bir av düzenlediğinde
yedi yüz li lik bir alanı çevirme görevini Kao-ch'e atlılarına verdi.
Atlıların olağanüstü çevik hareketi sonucunda çok sayıda
av hayvanı P'ing-ch'eng'a sürülerek,
Çinliler tarafından kolayca avlandı.
Onların bu başarılı işinden dolayı Kao-ch'e'lar için bir geyik bahçesi yaptırttı.
Bu bahçe güneyde T'ai-yin'i takip ederek,
kuzeyde Çin Seddi'nden biraz uzakta, doğuda Pai-teng'ı içine alıp Batı Dağlarına kadar gider [99].

Böylece daha sonra Gök-Türklerin Çin'e yerleştirilmeleri sırasında
açık misallerini görebileceğimiz bir uygulama yapıldığı anlaşılıyor.
Çinlilere yenilen ya da teslim olan boylar bu ülkenin sınırları içinde kuzey
taraflarında kendi hayat tarzlarını devam ettirebilmeleri maksadıyla yerleştiriliyordu.

Çin'e teslim olan Kao-ch'e boylarının sayısı bununla da kalmamıştı.
Chih-li-ho, Mo-fu Ts'u-li-chien gibi reisler de dokuz yüzden fazla aile ile
birlikte Çin tabiyetine girdiler. Bunlardan Ts'u-li-chien'e Çin generallik ve
bazı askeri unvanları takdim edildi. Chieh-pi boyu,
reisleri Mo-fu Fan-tou-chien kendi kabilelerinden otuzdan fazla birlikte ile
Çinlilere tabi olmuş o da Ssu-ma Tsan-chün (Savaş bakanı yardımcısı?) tayin edildi.
Ayrıca kendilerine imparator tarafından maaş ve yiyecek de bağışlanmıştı.
Yukarıda şahıs isimlerinde geçen Mo-fu adının Türkçe Baga olduğu anlaşılmaktadır [100].

Chieh-pi boyundan sonra bir başka Kao-ch'e kabilesi ön plana çıkmaktadır ki,
onun adı da Hu-lü'dür. Moğolistan coğrafyasında hakim olan
Juan-juan'ların hükümdarı She-lun,
Tabgaçlar tarafından mağlup edilince askerlerini toplamış
ve Gobi çölü'nün kuzeyine çekilmişti. Bu sırada
kao-ch'e'ların Hu-lü boyunun reisi Pei-ho-li,
onun düştüğü zor durumdan memnun olarak şöyle demişti:
''She-lun'un yeniden topladığı askerler aciz ve atları da azdır.
Onun işine bakmak şimdi kolaydır''.

Bundan sonra kendi boyunun insanlarını toplayan Pei-ho-li gizlice
onların memleketine girdi.
Kolayca zafer elde edince hemen rehavete kapıldılar.
Ama arkasından başlarına büyük bir felaket gelecekti.
Juan-juan'ların çadırlarını ve evlerini yıktıkları gibi
kadınları ve kızlarını alarak uykuya daldı.
Onların bu gafletini uzaktan yüksekten gören She-lun,
kaçan dağılan tebasını topladı.
Ancak bin kişi toplayarak sabah olunca bir baskınla hepsini öldürdü.
Baskından Hu-lü boyunun sadece onda ikisi-üçü kurtulabilmişti.
Yalnız kalan reisleri Pei-ho-li gidip Tabgaç'ların hizmetine girdi ve
kendisine Meng-tu düklüğü [101] unvanı sunuldu.

Pei-ho-li, Çin'de çok meşhur olmuştur.
Özellikle onun kahraman, dürüst insan karekteri gösterdiğinden bahsedildiği gibi
savaş atlarına bindiğinde diğer bütün insanlardan farklı bir görüntü
çizdiği vurgulanmıştı.
Onun heybeti ve haşmetinden dolayı ağlayan çucukları korkutmak için
''Pei-ho-li geliyor'' diye söyleyip korkutarak sustururlarmış.
Diğer taraftan bekar kızlar
''iyi bir koca arıyorsanız, aradığınız Pei-ho-li gibi olsun'' derlermiş.
Üstelik saadet ve felaketin gelip gelmeyeceğini bildiği ve
''elli fal çubuğunu'' çok iyi kullandığı ifade edilmiştir. Dolayısıyla
Çin sarayında çok itibar kazanan Pei-ho-li'nin
küçük oğlu Ho-tang'ın da saray hizmetine girmesine izin verildi.
Onun ölümüne çok üzülen Tabgaç imparatoru cenazesinin
Çin usüllerine göre defnedilmesini ve ölüm sonrası unvanının
Ch'ung-chuang (sadık ve kuvvetli) olmasını emretti [102].

Yüan-ho adlı kabile daha sonra Orta Asya tarihi sahnesine çıkmaktadır.
Kao-ch'e'ların bu boyunun Uygurların V. asırdaki ataları olduğu iddia edilmişti [103].
On iki Kao-ch'e boyunun adları arasında zikredilmeyen Yüan-ho boyunun adı sadece
İ-wei'in seferi sırasında geçmekte ve Wu-pin boyu ile birlikte bahsedilmektedir [104].
Adı geçen general yirmi bin kişi ile kuzeyde sefere çıkmış ve
Kao-ch'e boylarından Yüan-ho'lar ile Wu-pin'leri mağlup etmişti.

Yukarıda adından bahsettiğimiz Hu-lü boyunun reisi Pei-ho-li öldükten sonra
Çinli kumandan İ-wei,
yirmi bin kişilik bir süvari kuvvetiyle kuzeye doğru harekete geçti.
Karşısına çıkan Kao-ch'e boylarından Yüan-ho ile Wu-pin'leri mağlup etti.
Tao-wu zamanında Kao-ch'e'ların Çinlilere göre
çok farklı vahşi karekterde oldukları için adı geçen kumandan ele geçirdiği
kabileleri çeşitli yerlere dağıtıp yeni kabileler meydana getirilmişti [105].

M.S. 413 yılından sonra Juan-juan'ların Kao-ch'e boylarıyla kurdukları
münasebetlerden kaynaklar bahsetmektedir.
Bu tarihten önce Kao-ch'e'ların Ch'ih-lo-hou isimli bir bey
bağlı olduğu kendi reisine isyan edip Juan-juan'ların hükümdarı She-lun'a sığındı.
Ona yol göstererek Kao-ch'e'lara hücum ettirdi.Yine Kao-ch'e'lar yenilerek
dağıldılar ve onların reisleri Ch'ih-lo-hou oldu.
Buna rağmen Juan-juan'lar arasında Ch'ih-lo-hou mutlu olmadı.
Çünkü, She-lun'un oğlu She-pa ile Pu-lu-chen onun evine gidip küçük karısı ile
münasebette bulundular.
Kadın, Pu-lu-chen'a kocasının Ta-tan adındaki prensi tahta çıkarmak istediğini
ve bu yüzden Ta-tan'ın altından at dizginini güven telkin etmek için
gönderdiğini söyledi.
Bunu duyunca çok kızan Pu-lu-chen,
sekiz bin süvari ile Ch'ih-lo-hou'yu kuşattı.
Çaresiz kalan Ch'ih-lo-hou bütün eşyasını yaktıktan sonra
kendisini bıçakla öldürerek intihar etti.
Arkasından Ta-tan'a da gizlice bir tuzak kuran Pu-lu-chen onu da
ortadan kaldırmak niyetinde idi.
Ancak, vaktinde hareket eden Ta-tan, Pu-lu-chen ve She-pa'yı yakalatıp,
iple boğdurttu kendisi tahta çıktı [106].

Kao-ch'e'lar başsız oldukları için,
kendilerine sığınacak bir devlet aradıkları anlaşılmaktadır. Çünkü kendi aralarında
her hangi bir devlet kurabilecek bir yetenekli lider çıkaramamışlardır.

424'lü yıllar geçildiğinde Tabgaç- Juan-juan savaşları hızla devam ediyordu.
Kao-ch'e'lar yine tarihi kaynaklarda yer almışlardır.
Juan-juan'ları ağır bir bozguna uğratan Tabgaç hükümdarı ülkesine geri dönerken
Kao-ch'e'ların doğu boylarının bin li uzaklıktaki İ-ni-po isimli mevkide
bulunduklarını duydu. Alınan bilgiye göre
onların çok sayıda hayvanları vardı ve ayrıca çok kalabalık idiler.
İmparator, onları An Yüan isimli bir generali vasıtasıyla baskına uğratıp,
mallarını yağmalamak istedi.
Onun bu fikrine durum tehlikeli olabilir diye bazı devlet adamları
itiraz ettilerse de dinlemeyip gönderdi.
Çinli kumandan öncelikle daha önce Tabgaç hakimiyetine giren
Kao-ch'e kabilelerini harekete geçirmişti.
Üzerlerine büyük bir ordunun geldiğini gören İ-ni-po'daki Kao-ch'e'lar,
kendiliğinden teslim oldu.
Verilen bilgiye göre yüzbinlerce Kao-ch'e Tabgaç hakimiyetine girdiği gibi
bir milyondan fazla at, sığır ve koyun da ele geçirilmişti.
Teslim olanlar hayvanlarıyla birlikte Gobi Çölü'nün bin li güneyindeki
bir yere yerleştirirlmişlerdi. Kao-ch'e'lar su ve mer'aları takip ederek
hayvancılık yaptıklarından, ikamet ettirildikleri bölge onlara çok iyi gelmişti.
Bu arada tarım ürünleri ekmeyi ve yemeği öğrendikleri vurgulanmaktadır.
Tabii ürettikleri mallarından Çin sarayına vergi veriyorlardı.
Neticede bölgelerinin verimliliği dolayısıyla
Kao-ch'e'ların hayvanlarının sayısı çok artmış,
at, koyun ve sığır gibi hayvanlar ucuzlamıştı [107].
Burada bahsedilen İ-ni-po bölgesi Turfan'da olmalıdır [108]. Çin'e teslim olan
Türklerin sayılarının birkaç yüz bin olması onların kuvveti hakkında
bize fikir vermektedir.

428 yılında Juan-juan'ların hükümdarı Ta-tan,
onbinden fazla süvariyle Çin'in kuzey sınırlarını darmadağın etti.
Çin'in sınırlarında yaşayan halklar yağmalanmış ve öldürülmüştü.
Onların bu hücumlarını kendi tebaları olan
Kao'ch'e'ları kullanmak suretiyle engelleyen Çinliler,
arkalarından kendi kumandanları Kuang Ning'i göndermişlerdi.
Fakat, bu kumandan Juan-juan'lara yetişemedi.
Çünkü, Kao-ch'e'lar, Juan-juan'ları ağır bir bozguna uğratmışlar,
kuzeye çekilmek zorunda bırakmışlardı [109].

430'da da Tabgaçlar, Juan-juan'lar üzerinde düzenledikleri büyük sefer
ve zafer kazandıkları sırasında Kao-ch'e'ların büyük yardımını gördüler.
Adı geçen tarihte Tabgaç ordusu Yenisey Irmağının kaynaklarına kadar
uzanan uzun bir sefer düzenlemişti.
Tabgaç ordusunun kaşısında tutunamayan Juan-juan hükümdarı batıya doğru kaçtığında
onları takip etmek işi Kao-ch'e'lara kalmıştı.
Önleri Kao-ch'e'lar tarafından kesilince Juan-juan'lar geri dönmek zorunda kaldı.
Üç yüz bin kişiden fazla Juan-juan, Tabgaç'lara teslim oldu.
Ayrıca Çinliler bir milyondan fazla at ele geçirdiler [110].

430 yılındaki savaşlarda adlarının zikrinden sonra yaklaşık kırk bir sene
yani 471 yılına kadar Kao-ch'e adı kaynaklarda görülmemektedir.
Bir başka ifade ile onlar her hangi bir olaya karışmamışlardı.
Kao-tsung adı geçen tarihte tabgaç imparatoru olduktan sonra onlar hakkında
enteresan bir kayıtta ''Kao-tsung zamanında (471-500) beş kabile Kao-ch'e'ları
toplanarak göğe kurban sundular. Birkaç on bin kişilik büyük bir
kalabalığı toplantı yapıp at yarışları tertip ettiler.
Bu hoş ve neşe veren bir adettir.
En eski atalardan beri bile büyük bir bayram yapılmadığını söylerler.
İmparator da bizzat bayrama şeref verince herkes sevindi'' [111].

Bundan sonra imparator Hsiao Wen,
güneye düzenlediği bir sefere Kao-ch'e'ların da katılmasını istedi.
Ancak, onlar katılmadı. Üstelik Yüan-ho ailesinden Shu-che'yı kendilerine
reis seçerek kuzeye çıkıp isyan ettiler.
Chin-ling'e vardılar.
Çin askeri valisi (tu-tu) Yü Wen-fu onların arkasından giderek
yenilgiye uğrattı ve geri döndü.
Tekrar Çinliler tarafından mağlup edildi. İkinci ordu tarafından da
mağlup edilince Juan-juan'lardan dış destek aramayı düşündü.
Ancak, onlarda onu hakimiyetleri altına almak isteyince geri pişmanlık duyarak
Çin'e geldi ve tabi oldu. Kaynağın bildirdiğine göre
bu sırada Kao-ch'e'ların on iki boyu daha vardı [112].
Her halde iki boy kuzey batıda bağımsız durumda bulunuyordu.
Yüan-ho kabilesinin ya da ailesinin Kao-ch'e boyları arasında
önderlik yapacak konumda olduğu sonucu ortaya çıkmaktadır.

Kao-ch'e'ların Çine giden grupları orada eriyip gitti.
Ama, eski yurtlarında kalanlar, özellikle Juan-juan'ların baskısında
kurtulanlar varlıklarını devam ettirebildiler.

Kao-ch'e'ların Fu-fu-lo adlı bir boyunun V. asrın ikinci yarısında
kuvvetinin  artırıp siyasi bir birlik kurduğunu görmekteyiz.
Önceden bu boy Juan-juan'lara itaat etmek zorunda bırakıldı.
Juan-juan'ların hükümdarı Tou-lun zamanında
kendi içinde bu siyasi birlik parçalandı.
Bunun üzerine A-fu-chih-lo,
amcasının oğlu Ch'iung-ch'i kendi yanlarına yüzbin kişilik
bir kütle ile birlikte Tabgaç'lara bağlandı [113].

Aslında Tou-lun, 479 yılında Tabgaçlara saldırdığında,
A-fu-chih-lo buna karşı çıkmış ve kendine bağlı boylarla batıya doğru ilerlemişti.
Akabinde batıda bir devlet kurdu.

Bu devlet bazı Kao-ch'e gruplarının daha önce geldiği
Ch'ien-pu bölgesinin kuzeyinde bir yerde kurulmuştu. Kaynakların bildirdiğine göre
Hou-lou-pu-lo onların hükümdarlık unvanı idi.
İmparator karşılığı kullanılmıştı.
Çin dilinde anlamı Büyük Göüğn Oğlu idi.
Amcasının oğlu Ch'iung-ch'i'nin unvanı vezir karşılığı olan Hou-pei idi.
A-fu-chih-lo kuzeyde, güneyde Ch'iung-ch'i olmak üzere ülkelerini ikiye ayırmışlardı.
Eskiden bağlı oldukları Tou-lun, onların üzerine birkaç defa saldırıp yendi ise de
neticede A-fu-chih-lo tarafından mağlup edilerek, doğuya çekilmek zorunda bırakıldı [114].

487 yılında Juan-juan hükümdarı Tou-lu, Çin'deki
Wei devletine akın yapmak istediğinde Kao-ch'e'lardan A-fu-chih-lo ona
bu akının gereksiz olduğunu söyledi ise de Tou-lun dinlemedi.
Buna kızan A-fu-chih-lo kendisine bağlı olanlarla birlikte batıya gitti
ve bağımsızlığını ilan etti.
İleri gelenleri ona ''Ulu Gök'ün Oğlu'' gelen Huo-lu-fu-lo unvanını verdiler.
Ch'iung-ch'i ise veliaht idareci anlamına gelen Huo-peri adlı bir unvan aldı.
Her iki Kao-ch'e idarecisi barış içinde yaşamaya başladılar.
A-fu-chih-lo kuzeyi, huo-peri ise güneyi idare ediyordu.
Juan-juan hükümdarı onları yenmek ve yeniden devletine bağlamak için
geldi ise de A-fu-chih-lo tarafından ağır bir bozguna uğratıldı.
Neticede tuo-lun ğlkesini doğuya taşımak zorunda kaldı.

Bundan sonra gittikçe kuvvetlendiği anlaşılan A-fu-chih-lo'nun
liderliğindeki Fu-fu-lo Devleti ekonomik açıdan da kalkınmaya başladı.
Üstelik dış diplomatik destek arayarak Juan-juan'ları ortadan
kaldırmak niyetinde olan Kao-ch'e hükümdarı 490 yılında
Soğd asıllı Yüe-chu'yu Çin başkentine göndererek iki ok ve
vergi takdim edip şöyle dedi:
''Juan-juan'lar Çin imparatorlarının topraklarında
çok yağmalar yaptılar. Biz onları tehdit ettik ise de dinlemediler.
Bunun üzerine bizde onlara isyan ettik ve buraya geldik.
Şimdi Juan-juan'ları cezalandırmalıyız''.

Onların bütün iyi niyetine rağmen Tabgaç imparatoru Hsiao Wen,
onlara inanmamış, durumu daha yakından anlamak için
Yü-t'i adlı birini mukabil elçi olarak göndermişti.
Arkasından yine Kao-ch'e'ların idarecileri adı geçen Çin elçisi ile
birlikte Pu-chie'yi gönderip yine vergi sunmuşlardı.
Maksadları Juan-juan'lara karşı ittifak yapmaktı.
Bu defa ikna olan Çin imparatoru Yü-t'i'nin yanına Ch'ang-shang'ı da
katarak Kao-ch'e'lara bir defa daha gönderdi.
Her ikisine de işlemeli pantolon ve ceketler ile
yüz top kumaş verilmesini emretti [115].

Onların Juan-juan'lardan kurtularak güçlenmeleri ipek yolu üzerindeki
önemli bir merkez Turfan (Kao-ch'ang) üzerinde söz sahibi olmaları,
Batı Türkistan'ın bir başka siyasi gücü Akhun'ların menfaatine dokunmuştu.
Dolayısıyla Akhunlar, güneydeki Kao-ch'e hükümdarı Ch'iung-ch'i'yi
mağlup edip öldürüldüler.
Oğlu Mi-wu-t'u esir düştü. dağılan boyların halkın bir kısmı Çin'e,
diğer kısmı da Juan-juan'lara sığındı. Çin'e sığınanlar imparatorun emri ile
Meng Wei tarafından Kao-p'ing-ch'eng'e yerleştirildiler (491-500) [116].

Bundan sonra Çinlilerin de Turfan ve batıya giden ipek yolları
üzerinde söz sahibi olmak isteği ön plana çıkıyordu.
Fakat, Akhunlar o sırada çok güçlü olduklarından böyle bir şeye imkan yoktu.

Kuzeydeki Kao-ch'e boylarının idarecisi A-fu-chih-lo'nun bölgesi ise
iç çekişmeler yüzünden karışıklığa sürüklendi.
Büyük oğlu babasının diğer karıları ile münasebette bulundu.
Hatta babasını öldürmek için planlar kurduğunda
onun tarafından öldürülerek ortadan kaldırılmıştı.
Ancak, A-fu-chih-lo'nun zalimce idaresi yüzünden halk isyan edip
onu öldürdü ve yerine devlet adamlarından Pa-li-yen'i reis seçtiler.
Çin ile iyi ilişkiler tesis eden yeni Kao-ch'e hükümdarı,
Akhunlarla mücadele etmek zorunda kaldı.
Akhunlar, yeni hükümdarı tanımamışlar, daha önce aldıkları
Mi-wu-t'u'yu Kao-ch'e hükümdarı yapmak istemişlerdi.
Halk, Pa-li-yen'i öldürüp Mi-wu-t'u'yu devletin başına geçirdi.
Yeni hükümdar da Çin'e elçi gönderip vergi sundu.
Sunulan hediyelerin mikdarı bir külçe altın, bir külçe gümüş,
altın çubuklar, yedi at ve on deve idi.
Karşılığında Tabgaç imparatoru da Mu-Jung-t'an'ı Kao-ch'e'lara gönderip
çeşitli kumaşlardan 60 parça sunulmasını emretti.

Akhun -- Çin ülkeleri arasındaki münasebetlerle sıkışan Kao-ch'e'lar,
kuzey doğudan Juan-juan'larla, Barköl (P'u-lei)'ün doğusunda
savaşmak zorunda kaldı.
Juan-juan hükümdarı Fu-t'u, Mi-wu-t'u'yu bozguna uğrattı.
Mağlup olan Kao-ch'e'lar yüz li batıya kaçtı. Fu-t'u,
ordusuyla Hami şehrine kadar ilerledi.
Bu esnada KAo-ch'ang'lılar Çin'e göç ediyorlardı.
Onları karşılamak için gelen Çinli general Meng Wei'i gören Fu-t'u
korkup geri çekilmeye başladı. Onların geri çekilişini gören Mi-wu-t'u,
Juan-juan'lara ani bir baskın yapıp, dağıttı.
Hatta Fu-t'u'yu savaş meydanında (Barköl'ün kuzeyinde) öldürdü.
Saçını keserek çinli general Meng Wei'e gönderdi.
Arkasından Tung-cheng beyi Yü-liang'ı gönderip beş tane iyi at,
altın gümüş, samur ve deri yolladı.
Çinliler de ona kırmızı ipeklilerden on dört parça, çeşitli işlemelilerden
altmış top hediye ettiler [117].

Mi-wu-t'u, Mo-ho Ch'ü-fen Wu-yin Ch'ih-ho-ch'en'ı göndererek
kendi ülke mahsüllerinden sundu [118].

516 yılından (ya da o yıllarda) sonra Juan-juan'lar hükümdarları
Ch'ou-nu önderliğinde, ona ağır bir darbe vurup savaş meydanında öldürdüler.
Feci bir ölüm oldu. Onu yakalayıp başı yere gelecek şekilde iki
bacağından atın eğerine bağladılar. Bu suretle başı yere sürtünerek
öldürülmüş ve vernik sürülerek kafatasından içki tası yapılmıştır.

Onun ölümü üzerine Kao-ch'e halkının hepsi kaçarak Akhunlara sığındı.
Birkaç sene sonra Mi-wu-t'u'nun küçük kardeşi İ-fu'ya
kendi ülkesine dönmesi için izin verildi.
Bundan sonra Kao-ch'e Devletinin başına o geçti.
Çin'e elçi göndererek münasebette bulundu.
Karşılığında Çinliler Yü K'ai'ı yollayarak, İ-fu'ya
devlete açan kral ve batı denizi eyaletini Çin adına batı sınırlarını koruyan
general unvanını sundular.

İ-fu'nun sayesinde Kao-ch'e'lar bir kez daha Juan-juan'ları bozguna uğrattı.
Bu sefer Juan-juan hükümdarı P'o-lo-men, Liang-chou'ya kaçtı.

522 yılında İ-fu, Çin'e elçi göndererek vergi sunarak,
kırmızı boyalı, perdeli ve yastıklı, elle çekilen araba istedi.
Kendisine buna ilave olarak beş tane mahmuz, kumaştan yelpaze,
beş yeşil eyer, beş vernikli kapı, on davul boynuzu (tokmak)
verilmesini arzu edince hepsi gönderildi.

Juan-juan'larla yaptığı ikinci savaşı kaybeden İ-fu,
geri döndüğünde kendi küçük kardeşi Yü-chü tarafından öldürüldü.
Bu sefer onun öldürdüğü hükümdarın oğlu Pi-shih,
onu öldürüp kendi tahta geçti.
540 yılında o da Juan-juan'lara yenilmekten kurtulamadı.
Tahta çıkan Yü-chü, 536 yılında Juan-juan'lara tekrar yenilince
Yü-chü'nün oğlu Ch'ü-pin, kaçıp Çin'deki Wei Devletine sığınmıştı.
Doğu Wei Devletinin Hsien-wu adlı
prensi imparatoruna rica ederek, onun ve etrafındakilerin Çin'e
sığınmalarının kabulünü sağladı. Kao-ch'e prensi ve kuzey güvenliğini
kuran general unvanlarını alan Ch'ü-pin, az sonra hatalanıp öldü [119].

Kao-ch'e'ların kültürü hakkında da kayıtlar tutulmuştur.
Şu dikkat çekici hususlar açıklanmaktadır:
Onların bir hükümdarı yoktu kaydından onların devlet kuracak kadar güçlenip
bir araya gelemediklerini göstermektedir.
At ve sığır düğün hediyesi olarak verilirdi. Bu vergi de olabilir.
Düğünlerinde çiğ et yedirilir ve kısrak kırmızı içirilirdi. Temiz değillerdir.
Kadınlar koyun kemiklerini deriye sararlar ve bunu saçlarına dolandırarak
baş süsü diye taşırlar.
Ölüleri silahları ile birlikte mezara konulur.
Kültürleri Juan-juan'larınki gibidir. Yalnız arabalarının tekerleği daha büyüktür.
Mitolojilerinde kurttan hamile kalma vardır.
Bu yüzden şarkıları kurt ulumalarına benzer imiş.
Çadırlarda oturup, at beslerler [120]. Kadın kamları da mevcuttur.

429 yılından sonra Kao-ch'e boylarının çoğu göçebeliği terkedip
tarla ziraatine geçmiştir.
Hayat tarzını değiştiren boyların nerelerde yaşadığı ise bildirilmemiştir.
450 yılındaki büyük törende ise beş gurup bir araya toplanmış
ve göğe kurban sunmuşlardı [121].

Rivayete göre (onların söylediğine göre): Hun hükümdarının
çok güzel iki kızı vardı. Onlara kutsal oldukları gözle bakılıyordu.
Hükümdar ''Ben bu kızları normal her hangi bir insana vermem,
onları Göğe (Tanrı) vereceğim'' dedi.
Bu sebepten merkezinin dışındaki insan ayağının basmadığı
bir yere kule gibi bir bina yaptırıp ''Göğün kendisi gelip alsın'' diye
dilekte bulunarak iki kızını oraya yerleştirdi.

Aradan üç yıl geçtiğinde kızların anası onları geri getirmek istedi.
Hükümdar ''olmaz, hala vakti gelmedi'' dedi.

Bundan sonra daha bir yıl geçtikten sonra, yaşlı bir kurt gelip
kule-evin altına in kazdı ve gece gündüz uludu.
Bunu gören küçük kız: Bizi babamız,
Gök'e vermek için buraya yerleştirdi. Şimdi buraya bir kurt geldi.
Belki onun gelişi bir iyiliğin işareti olmalıdır'' diyerek
evden çıkıp kurdun yanına gitmek istedi.
Ablası'' bu hayvan, ona varıp, ata --anamızı küçük düşürme'' diye karşı çıktı.
Onu dinlemeyen kız kardeşi kurda vardı. Onunla evlenip bir oğlan doğurdu.
Bu oğuldan gelen torunlar çoğalarak kendilerine bir devlet kurdular.
Bu sebepten onların insanları uluyan kurt gibi konuşurlar.

Onların bir merkeze bağlı liderleri yoktur.
Her kabilenin kendi idarecisi yani boy beyi vardır.
Birbirleri ile dayanışma içinde yaşarlar. Akın vaktinde,
tehlike anında birbirleri için canlarını verirler.
Çarpışmalar esnasında bir hatta durmazlar, üç kola ayrılıp düşmanlarını sıkıştırırlar.
Aniden saldırıp aniden geri çekilirler.
Belirli bir yerde savaşmazlar. Evlenme sırasında at ve öküz
verilmesinin büyük önemi vardır.
Anlaştıktan sonra dünürlük kurulur.
Damadın akrabaları atları sürerek getirirler ve kızın akrabalarının
her biri istedikleri atı kendileri tutup alırlar.
Atların sahipleri çevrilen yerin dışına çıkarak ellerini şaklatırlar ve atları ürkütürlerdi.
Atlardan düşmeyenler, bindikleri atları alırlar.
Düşenler ise yeniden at seçer.
Dünürler atları seçtikten sonra düğün töreni sona ererdi.
Tahıl yetiştirmezler, şarap yapmazlardı.
Düğün günü damat ve geline kımız ile kurutulmuş et verilir.
Ev sahibi konukları bekler.
Yerlere oturmada düzen yoktur. Yurt keçe evin önüne grupla gelip
çimenlerin üzerine oturur, uzun gün boyu et yiyip, kımız içerler.
Geceye de sarkıtırlardı. Ertesi günü gelinlik kız kendi babasına varıp,
damadın akrabaları atları dönerek kızın evine sürüp getirirler.
Gelinin akrabaları daha da onların içinden atları seçip alırlar.
Kızın ana-babası ve kardeşleri
ve yakın akrabaları hiçbir şey demezler.
Dul kadınlara evlenmeyi münasip görürler. Öylelerine saygı gösterirler.
Dışarıda yürüyüş sırasında yabancı adamla karşılaştığında
onu hiç kimsenin almadığına bakarak hayvanlarına damga basarlar.
Ev içinde temizliğe dikkat etmezler.
Yıldırım düşmesi hoşlarına gider. Her yıldırım düştüğünde göğe ok atarlar.
Bundan sonra o yeri bırakıp başka bir yere giderler.
Ertesi yıl sonbaharda atlar semizleştiğinde,
yıldırım düşen geçen yılki yerde toplanıp koyun keserler bıçakla yüzüp
meşale (kandil) yaparlar,
aynı felaketi Çin'deki yakma gibi kadın kam dua eder.
Ata binen erkekler grubu yıldırım düşen yerin etrafını dönerler.
Üyenki (bir ağaç cinsi) veya karağacın dallarından bir demet alıp
kesilen yerlerini yukarı doğru koyarlar, onun üstüne kımız koyarlar.
Kadınlar koyun kemiğini kendi başlarına koyarlar,
saçlarını çevirerek büklüm yapıp uçlarını aşağıya salarlar,
böylece taç gibi görünür.
Ölüyü kazılan yere götürüp, cenazeyi onun içine koyarlar,
eline çekilmiş ok tuttururlar, beline kılıç takarlar,
aynı canlı adammış gibi koltuğunu mızrak sıkıştırırlar,
mezarı gömmezler. Eğer biri yıldırım düşüp ölse veya
hastalıktan ölse, ona baht için dua edilir.
Eğer hepsi iyi sonuçlanmışsa
o zaman ruhlara ulaştırıp bildirmek için her türlü hayvan kesip,
kemiğini ateşte yakıp gönderirler.
Bundan sonra yeri ata binip dönerler. Bazen birkaç yüz kez dönerler.
Buna herkes katılır.
Evinde her şeyi iyi sağ salim olanlar şarkı söyleyip, müzik eşliğinde oyun oynarlar.
Evinde biri ölenler üzüntüden ağlayıp, göz yaşı dökerler.

Onlar bir yerden bir yere otun bol, suyun gür olan yerine göçüp giderler.
Deriden giyisiler giyerler, etli çörek yerler.
Hayvanları Juan-juan'larla aynıdır. Sadece arabalarının tekerlekleri yüksek
ve bağlantı yerleri çoktur [122].

Kaynakça

89. PS (Pei Shih) 98, s. 3270; WS (Wei Shu) 103, 2307.
90. E.Esin, İslamiyetten Önce Türk Kültür Tarihi, İstanbul 1978, s. 49-52; C. Türkleri,
Çin Kaynaklarına Göre Hunların Ataları, s. vd.; K. Salgarulı, Dunhu-Kaoçı, Almatı 1999,
s. 78-82.

91. PS (Pei Shih) 98, s. 3270; WS (Wei Shu) 103,2307.
92. bkz. Ting-ling bahsi.
93. PS (Pei Shih) 98, s. 3270; WS (Wei Shu) 103, 2307.
94. not 5.
95. K. Enoki, On the Natinonality of the Ephtalites, Studia Asiatica, Tokyo 1998,
s. 140-143.

96. WS (Wei Shu) 2.
97. WS (Wei Shu) 103, s. 2307; PS 98, 3270.
98. WS (Wei Shu) 103, s. 2308; PS 98, s. 3271.
99. WS (Wei Shu) 103, s. 2308; PS 98, s. 3271-2372.
100. WS (Wei Shu) 103, s. 2308; PS 98, s. 3271-2372.
101. Dük (kung) batı dillerindeki karşılığıdır. Türkler de Dük (kung) unvanı yoktur.
Ancak belki ayanlık gibi düşünülebilir. Burada Çin'de bu unvanı aldığı için
açıklamasına gerek görülmemiştir.

102. PS (Pei Shih) 98, s. 3272; WS (Wei Shu) 103, s. 2309.
103. B. Ögel, ilk..., s. 818.
104. WS (Wei Shu) 103, s. 2309; PS (Pei Shih) 98, s. 3272.
105. WS (Wei Shu) 103, aynı yer; PS (Pei Shih) 98, aynı yer.
106. PS (Pei Shih) 98, 3252; WS (Wei Shu) 103, s. 2292.
107. PS (Pei Shih) 98, 3273; WS (Wei Shu) 2309.

108. Ögel, İlk Töles..., s. 820.
109. WS (Wei Shu), 91, 2130a.
110. Pei Shih 98, aynı yer.
111. WS (Wei Shu) 103, s. 2309; PS (Pei Shih) 98, 3273.
112. Pei Shih 98, s. 3273; WS (Wei Shu) 103, 2310.
113. PS aynı yer; WS 103, aynı yer.
114. Pei Shih 98 ve Wei Shu 103, aynı yer.
115. PS aynı yer; WS aynı yer.
116. PS aynı yer; WS aynı yer.
117. PS (Pei Shih) 98, s. 3273-3274; WS (Wei Shu) 103, s. 2310-2311.
118. not 27 ve de Enoki, aynı eser, s. 153.

119. WS (Wei Shu) 103, s. 2311-2312; PS (Pei Shih) 98, 3275.
120. PS (Pei Shih) 98.
121. WS (Wei Shu) 103.
122. PS (Pei Shih) 98.

Çin Kaynaklarına Göre Eski Türk Boyları, 2. Baskı (tıpkıbasım), sf: 28-40,
Türk Tarih Kurumu Yayınları-2013, Prof. Dr. Ahmet Taşağıl